Diş hekimliği ve lazer kullanımıyla beraber ortaya harika sonuçlar çıkmaktadır. Lazer kelime anlamı olarak düz, tek renkli ve enerji taşıyan ışık anlamına gelir. Diş hekimliğinde lazerin kullanılmasıyla birlikte iğne olmadan, acısız ve anestezisiz işlem yapmak mümkün hale gelmiştir. Lazer diş hekimliğinde çürük diş dokularını temizlemekten tutun da diş eti ameliyatlarını yapmaya kadar pek çok işlemde kullanılmaktadır. Lazer sistemi su molekülleriyle çalışır. Dokudaki su, lazer enerjisi tarafından emilir. Bu sırada işlem yapılan dokuda patlamalar meydana gelir. Patlama etkisiyle doku arasında bağlar çözülmeye başlar ve dokular birbirinden ayrılmış olur. Bu sırada herhangi bir mekanik etki ya da termal etki açığa çıkmadığı için kişi bir şey hissetmez. İşlem yapılırken dokudan 1 mm uzaktan hareket edilir. Ne kanama, ne ağrı ne de anestezi olur! Diş hekimliğinde lazerin kullanım alanları sayesinde hastalar konforlu, acısız ve hızlı tedavi olmanın keyfini çıkarırlar.
Diş Hekimliğinde Lazer ile Hangi Tedaviler Yapılır?
Diş hekimliğinde lazer ile yapılan tedaviler hastaların adeta imdadına yetişmiştir. Bu tedavi yöntemlerinden bazıları şu şekilde sıralanabilir:
Dişlerdeki çürük dokuların temizlenmesi,
Diş etlerinde hiper pigmentasyon ile renk değişimlerinin giderilmesi,
Dil ve dudak bağı kesileri,
Diş hassasiyetlerinin giderilmesi,
Ağız içi aft ve ülser tedavisi,
Dişlerin kesilerek boyların uzatılması,
Diş eti enfeksiyon tedavisi,
Dişlerin kök kanalının genişletilmesi,
Kök ucundaki kistlerin temizlenmesi,
Dişlerin çekiminde kemiğin uzaklaştırılması,
Yumuşak dokuları ilgilendiren her türlü tedavi lazer tedavisi ile yapılabilir.
Diş Hekimliğinde Kullanılan Argon Lazerler Nedir?
Argon lazerler iki farklı dalga boyuyla çalışırlar. 488 mm mavi ve 514 mavi yeşil dalgalar bulunur. Diş hekimliği için genellikle 488 nm dalga boylu olanı tercih edilir. Diş beyazlatma, çürük koruma ve kompozit rezin uygulamalarında bu boy yeterli olur. 514 nm dalga boyunda ise kırmızı pigment için tepe noktası absorbsiyonu vardır. Melanin, hemosiderin ve hemoglobin içeren dokular bu dalga boyuyla etkileşim içine girer. Bu nedenle oldukça kullanışlı bir cerrahi lazerdir. Genelikle akut enflamatuvar ve periodontal hastalığının lezyonlarının tedavi edilmesinde kullanılmaktadır. Her iki dalga boyundaki lazer de çürük için etkilidir. Argon lazer kullanıldığında çürükler aydınlatışmış olur. Çürük bölge bu sırada turuncu ve kırmızı bir renk alır. Bu sayede de etraftaki sağlıklı olan yapılardan ayırt edilmiş olur.
Diş Hekimliğinde Kullanılan Diode Lazerler Nedir?
Diode lazerlerin dalga boyu 800 nm ile 980 nm arasında değişiklik göstermektedir. Lazer enerjisi vurumlu modda gelir. Genellikle doku ile arada temas olması gerekir. Yumuşak doku cerrahisi için etkilidir. Semente, dente ve mineye yakın şekilde kullanılmasında sakınca yoktur. Sulkuler temizleme, doku küretajı, muoza kesim, gingiva gibi işlemlerde diode lazerlerden faydalanmak mümkündür. Bu lazerin yarı iletken türü de vardır. Duyarlılığın azaltılması için yarı iletken diode lazerlerden faydalanmak mümkündür. Hipersentif denti kuruduktan sonra lazer 30 sn’den 3 dakikaya kadar periyodik şekilde ışınlanabilir. Dişin yüzeyi ile direk temas edilirken de diode lazer kullanılabilir. Diş hekimliğinde sık kullanılan lazerler arasında yer alır.
Diş Hekimliğinde Kullanılan Karbondioksit Lazerler Nedir?
Karbondioksit lazerler 10600 nm dalga boyuyla çalışırlar. En büyük avantajları su tarafından çok iyi derecede absorme olmalarıdır. Yumuşak dokunun hızlı şekilde ortadan kaldırılmasında birebirdir. Yoğun fibrotik doku kesimleri için tercih edilir. Minimal skar dokusu karbondioksit lazer sayesinde oluşturulur. Kuvvetli bir lazerdir. En kısa sürede iyileşme bu lazerin kullanımında görülmektedir. Hem hızlı çalışır hem de çalışması sırasında kanama vb. görülmez. Tek endikasyonu olan yumuşak doku cerrahisinde karbondioksit lazerler çok kullanışlıdır. Yalnızca yumuşak dokular değil, sert dokularda bile en kısa etkileşimlerin yaratılması mümkün olduğundan dikkatli olmak gerekir. Mikroskop ile büyütmesi sırasında çok dikkatli olmak gerekir.
Diş Hekimliğinde Kullanılan Yağ Lazerler Nedir?
Yağ lazerler bütün lazerler arasında ilk üretimi yapılanlardır. İyi hemostatik özelliği vardır. Yağ lazerler dental yumuşak dokuların kesilmesinde etkili olurlar. Steril etme ve örtme işlemlerinde yağ lazerleri düşük güçle çalıştırılabilir. Kanal dolgu materyalinin çıkarılması, kola bölgesinde hassasiyet tedavisi, endodonti, resin, apse uzaklaştırılması, implant üzerinin alınması gibi işlemlerin tümünde yağ lazerler kullanılabilir. Yağ lazerlerin farklı türleri vardır. Örneğin Ho yağ lazerlerin dalga boyları 210 nm’dir. Genelikle tempo roman dibular eklemin arthroskopik cerrahisi için tercih edilmektedir. Er Yağ lazerler ise 2940 nm dalga boyunda çalışırlar. Bütün lazerler arasında suda en iyi absorbe olan lazerdir. Bütün kesik işlemlerinde en yüksek iyileşme oranı bu lazerle elde edilmiştir.
En kısa sürde iyileşme elde edilmesinin nedeni yumuşak dokuya termal anlamda çok az zarar verilmesinden kaynaklanmaktadır. Diş hekimliğinde yağ lazerler olmazsa olmazdır.
Diş eti çekilmesinin nedenleri; genetik olabileceği gibi bakımsızlıktan veya periodontal hastalıklardan kaynaklanabilmektedir. Diş eti çekilmesinin nedenlerinin doğru tespit edilmesi, doğru tedavinin uygulanabilmesi açısından önem taşımaktadır. Diş eti çekilmesinin önlenebilmesi için ise; ağız ve diş bakımına özen gösterilmesi gerekmektedir. Gün içerisinde en az 2 kere dişlerin fırçalanması, diş ipi ve ağız gargarası ile düzenli olarak dişlerin temizlenmesi gerekmektedir. Yumuşak kıllı bir diş fırçası tercih edilmelidir. Diş hekimlerimizin tavsiye ettiği periyotlarda da kontrole gelinmelidir.
Diş Eti Çekilmesinin Nedenleri Nelerdir?
Diş eti çekilmesinin nedenleri aşağıda verilmiştir:
Yaş ilerledikçe diş etlerinde çekilmeler meydana gelebilmektedir. Eğer diş eti çekilmesi sonucunda çürük oluşumu, diş hassasiyeti ve görüntü konusunda büyük sıkıntılar yaşanmıyor ise; yaşlı bireylerin tedavi görmesi gerekli olmamaktadır.
Ağız bakımına yeterli ölçüde özen göstermeyen hastalarımız, ileri düzeyde diş eti iltihabı yaşayabilmekte ve kemik erimesi ile beraber diş etlerinde çekilme olabilmektedir. Dişlerinin arasında oluşan boşluklar sonucunda kötü bir görüntü ortaya çıkabilmektedir.
Diş taşı oluşumu ile beraber diş etlerine yapılan mekanik baskı artmaktadır ve bunun sonucunda diş eti çekilmesi meydana gelebilmektedir. Diş taşları ise; bakteriyel plakların tükürük içerisindeki kalsiyum iyonu ile sertleşmeleri sonucunda meydana gelmektedirler.
Diş eti operasyonu geçirenlerin diş etlerinde ödem ve şişlik olabilmektedir. İyileşme sürecinde diş etinde büzülmeler görülebilmektedir. İyileşmenin belirtisi olarak görülmesi gereken bir durumdur.
Yapısal ve genetik faktörler dolayısı ile diş eti çekilmesi meydana gelebilmektedir. Alt çene ekleminde problem olan ve bu sebeple kapanış bozukluğu yaşayan hastalarımızda da diş eti çekilmesi görülebilmektedir.
Ortodontik tedaviler uygulanırken dişlerde hareketlenmeler olmaktadır. Dişlerin hareket ettirilmesi sonucunda ince çene kemiğinde kemik erimesinin olması ile beraber beklenmeyen diş eti çekilmeleri olabilmektedir.
Dişlerini fırçalarken sert ve yatay hareketler yapanlarda, bruksizm sıkıntısı olanlarda diş eti çekilmesi görülmesinin ihtimali daha yüksektir. Diş eti çekilmelerini durdurabilmek için ise; uzun süre devam eden travma durumunun çözülmesi gerekmektedir.
Çapraşık diş problemi yaşayan hastalarımızın diş köklerinin etrafındaki kemiklerde erime meydana gelmektedir. Diş etleri de buna bağlı olarak çekilebilmektedir.
Hatalı dolgular, yanlış planlanmış olan implant ve protetik restorasyonlar sonucunda diş etlerinde çekilmeler görülebilmektedir.
Sigara kullanımı ve tırnak yeme gibi dişlere zarar verebilecek alışkanlıkları bulunanlarda diş eti çekilmesi görülebilmektedir.
Diş Eti Çekilmesi Konusunda Risk Altında Olan Kişiler Kimlerdir?
Diş eti çekilmesi riski olanlar aşağıda belirtilmiştir:
65 yaş üzerindeki bireylerde diş eti çekilmesinin görülme olasılığı %88 olmaktadır.
Sigara gibi tütün ürünlerini kullanan bireylerde diş eti çekilmesi görülme olasılığı daha fazladır.
Ailesinde diş eti çekilmesi görülenlerde genetik olarak diş etki çekilmesi olma ihtimali daha fazladır.
Diyabet gibi kronik rahatsızlıklar, diş eti çekilmesi riskini arttırmaktadır.
Diş Eti Çekilmesi Olduğu Nasıl Anlaşılır?
Diş eti çekilmesinin belirtileri şu şekildedir:
Çoğunlukla fırçalama sırasında veya normal herhangi bir zamanda diş etlerinde kanama görülebilmektedir.
Elma ve armut gibi sert yiyecekler tüketilirken diş etlerinde kanama oluşabilmektedir.
Diş etleri çekildiği için dişler de normalden çok daha fazla uzunmuş gibi gözükmektedirler.
Diş etlerinde kızarıklık ve şişlik gözlenebilmektedir. Diş eti çekilmesi nedenlerinin ortaya çıkması ile beraber şişlik oluşabileceği için bu konuda oldukça dikkatli olunmalıdır.
Diş Eti Çekilmesinin Sonuçları Nelerdir?
Diş eti çekilmesinin etkileri aşağıdaki gibidir:
Dişlerin kök yüzeyleri açığa çıktığı için ve mine dokusu bulunmadığı için çürük oluşma ihtimali oldukça fazla olmaktadır.
Soğuk gibi dış etkenlere karşı bir hassasiyet oluşmaktadır.
Diş eti çekilmesi olan hastalarımızın ağız bakımlarını yapmaları zorlaşmaktadır. Bakteriyel plakların ve yemek artıklarının daha çabuk birikmesi ile beraber ağız bakımından istenen verim alınamamaktadır. Bu sebeple iltihap oluşma riski artmaktadır.
Hastalarımızın diş eti çekilmesi ile beraber dişlerini kaybetme korkuları oluşmaktadır.
Oluşan görüntü hastalarımızı estetik açıdan tatmin etmediği için diş eti çekilmesinin tedavi edilmesi gerekmektedir.
Konuşurken tıslama, ıslık sesi, tükürük sıçraması gibi problemlerden dolayı konuşmada bozukluklar meydana gelebilmektedir.
Başarılı Bir Diş Eti Çekilmesi Tedavisi Nasıl Yapılır?
Diş eti çekilmesi tedavisinin başarılı olabilmesi için gerekli olanlar şöyledir:
Öncelikle hastalarımızın diş eti çekilmesi problemi yaşadıklarını fark etmeleri ve diş hekimlerimizi ziyaret etmeleri gerekmektedir. Diş eti çekilmesine sebep olabilecek durumların analiz edilerek belirlenmesi gerekmektedir.
Periodontal plastik cerrahiye gerek olup olmadığı tespit edilmelidir.
Cerrahi tedavi uygulanması gereken hastalarımız için doğru yöntemin tespit edilmesi gerekmektedir. Ardından uygulanacak olan yöntem ve bu yöntemin etkileri hastalarımız ile paylaşılmalıdır. Hastalarımızın operasyon sırasında ve sonrasında yaşayabilecekleri durumları bilip buna göre tedaviye onay vermeleri gerekmektedir.
Diş eti çekilmesinin nedenlerinin doğru tespit edilmesi sonucunda, doğru yöntem ve tecrübeli bir hekim birleştiğinde; cerrahi işlem sonrasında başarılı bir tedavi gerçekleştirilebilmektedir.
Diş beyazlatma yapımı bleaching olarak da bilinir. Diş beyazlatma sırasında hidrojen peroksit ve türevleri kullanılır. Bu sayede renk açılır. Beyaz dişlere sahip olmak herkesin hayalidir. Sağlıklı bir gülümseme için dişlerin inci beyazlığında olması gerekir. Diş renginiz istediğiniz gibi olmadığı için utanmak zorunda değilsiniz. Basit işlemlerden yardım alarak dişlerinizi bembeyaz yaptırabilirsiniz. Diş beyazlatma olarak bilinen bu işlem diş temizliğinden sonra uygulanıyor. Polisaj yönteminde diş kendi doğal rengine yaklaştırılırken, diş beyazlatma işleminde diş en az bir iki ton açılıyor. Beyazlatma işlemi yapılırken nedenler her zaman estetik kaygılar olmuyor. Diş yapısından kaynaklı bozukluklara bağlı olarak da beyazlatma işleminin yapılması gerekebiliyor. Aşırı flora maruz kalma ve erken yaştan itibaren fazla anti biyotik kullanmak bu nedenler arasında ilk sıralarda yer alıyor.
Diş Beyazlatma İşlemi Kaç Seans Uygulanıyor?
Diş beyazlatma işleminin uygulanması için işlem sayısı 2 ile 3 seans arasında değişiyor. İşlemden önce dişlerin zarar görmesini engellemek adına koruyucu sürülüyor. Daha sonra diş beyazlatıcı ürün uygulanıyor. Uygulama her 15 dakikada bir tekrar ediliyor. Seanstan sonra hastalar dişlerinde hassasiyet olduğunu söyleyebiliyorlar. Diş beyazlatma sonrasında dişlerinde hassasiyet oluşan kişilerin hassas dişlere özel üretilen ürünlerden kullanması gerekiyor. Bu sayede diş hassasiyeti sorunu ortadan kalkmış oluyor. İşlemden önce hastanın kendisinin herhangi bir şey yapmasına gerek yok. Hekim işlemden önce diş bakımını yapar ve diş taşlarını temizler.
Diş Beyazlatma İşlemi Sonrasında Nelere Dikkat Etmek Gerekir?
Diş beyazlatma işleminden sonra dikkat edilmesi gerekenler bulunuyor. Ancak bu sayede işlemle birlikte elde edilen beyazlığın kalıcı olması sağlanıyor. Seansların arasında hastanın kesinlikle renklendirici gıdaları tüketmemesi gerekir. Bu gıdalar arasında safranlı yemekler, salça, portakal suyu, kırmızı şarap ve kola yer alıyor. Hasta eğer sigara kullanıyorsa, seans arasında sigara kullanımının da bırakılması gerekiyor. Hasta kurallara uyarak seanslarını tamamladığı zaman işlemden en yüksek faydayı alabiliyor. Her seanstan önce hekim hastanın dişlerinin fotoğrafını çeker. Bu sayede renk tespiti yapılır. Uygulamanın ardından ne kadar beyazlık elde edeceği kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Kişinin diş renklenmesinin nedeni ve diş yapısı gibi etmenlere göre beyazlık seviyesi farklı olabilir.
Diş Beyazlatma İşlemi Etkisini Ne Kadar Koruyor?
Diş beyazlatma işleminin etki süresi tamamen kişinin dişlerini nasıl kullandığına bağlı olarak değişiyor. Hastanın tükürük yapısı bile beyazlık seviyesi ve süresi üzerinde etkili oluyor. Hasta dişlerine ne kadar özen gösterirse, o kadar beyaz dişlere sahip olabilir. Diş yüzeyinin pürüzsüz olup olmaması, kahve ve çay tüketimi, sigara tüketimi, tükürük yapısına bağlı olarak diş beyazlatma işlemi 2 ile 3 sene arasında etkisi gösteriyor. İşlem yeniden yapılarak beyazlık kalıcı hale getirilebiliyor. İşlemden önce mutlaka hastaların diş beyazlatma nedir, nasıl yapılır diye araştırması gerekiyor. Diş beyazlatma işleminden sonra hekimin önerilerine harfiyen uymak gerekiyor.
Diş beyazlatma işleminin yapıldığı yer hangi diş beyazlatma uygulamasının yapıldığına bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Dişleri beyazlatmak için farklı yöntemlerden faydalanmak gerekebilir. İlk yöntemde profesyonel beyazlatma yapılır. Beyazlatma işlemi için doktor yardımı gerekir. Diğer yöntemde ise evde beyazlatma yapılır ve hekimin önerilerine uyulması gerekir.
Evde beyazlatma işlemi yapılması çok uzun süre kalıcı sonuçlar vermez. Ayrıca sonuçlar gözle görünür olmaz. Evde yapılan beyazlatma işlemleri maliyetlerinin daha uygun olması nedeniyle insanlar tarafından tercih edilmektedir. Ev tipi uygulamalar için çok sayıda farklı marka ardır. Ancak unutmayın ki bu beyazlatma işlemleri dişe zarar verme potansiyeline sahiptir. Ev tipi beyazlatma işleminin risklerinden kaçınmak, kalıcı ve gözle görülür sonuçlar almak adına profesyonel yardım almakta fayda var. Bunun için muayene ortamında uygulanan işlemleri tercih etmeniz gerekiyor. Diş beyazlatma ciddiye alınan bir uygulama olmalıdır.
Diş beyazlatma işlemini uygulanamayacağı kişiler bulunmaktadır. 16 yaşından küçük kişilere diş beyazlatma işlemi uygulanmaz. Bunun nedeni bu yaşlarda olan kişilerin pulpa odasının ve dişin sinirlerinin geniş boyutlarda olmasıdır. Bu kişilere diş beyazlatma yapılması halinde pulpa irrite olacaktır. Dişlerde aşırı hassasiyet meydana gelir. Öyle ki, kanal tedavisine bile gerek duyulacak problemler ortaya çıkmaya başlayabilir. Bu nedenle 16 yaşından küçüklerin diş beyazlatma işlemi yaptırması sakıncalıdır.
Buna ek olarak aşırı hassas dişlere sahip olanlara, hamile kadınlara, diş eti rahatsızlıkları olan kadınlara, ajan peroksit olarak bilinen beyazlatıcıya alerjisi olan kişilere diş beyazlatma uygulaması yapılmamaktadır. Diş beyazlatma işleminden önce hekimle birlikte detaylı olarak konuşmakta fayda vardır. Hekiminiz dişlerinizin yapısı, yaşınız, beklentiniz, genel sağlık durumunuz vb. dikkate alarak size diş beyazlatma için uygun olup olmadığınızı söyler.
Diş ağrısı tedavisi ile birlikte kişi yaşam kalitesini yükseltebilir. Farklı nedenlerden dolayı ortaya diş ağrısı çıkabilir. Diş ağrısı hissedildiği zaman kişinin mutlaka diş hekimine gitmesi gerekir. Eğer diş ağrısı probleminizi tedavi ettirmezseniz, zaman geçtikçe daha ciddi problemlerle baş etmek zorunda kalırsınız. Diş ağrısının tedavisi için nasıl bir yol izleneceği, diş ağrısına neden olan faktörlerin belirlenmesinden sonra mümkün olur. Örneğin dişi hassas olan kişiler için diş hassasiyet ürünlerini kullanması yeterli olabilir. Dişi hassas olan kişiler için özel üretilen diş macunu ve diğer ürünlerde florür ve potastum bulunur. Kendi evinizde de alacağınız basit önlemler diş hassasiyetinizin azalmasına neden olabilir. Ilık tuzlu su ile gargara yapmak dişin ağrısını alacak ve sizi rahatlatacaktır.
Çürük Dişler Diş Ağrısı Yapar
Çürük dişlerin diş ağrısı yapması oldukça olasıdır. Her ne kadar diş ağrısına neden olan pek çok sebep olsa da, çürük dişler en sık rastlanılan nedendir. Çürük dişler normal dokusunu kayıp etmiştir. Dişinizde dayanılmaz ağrıların nedeni çürük dişler olabilir. Çürük dişlerin neden olduğu ağrılar yüzünde gece uykunuzdan uyanabilirsiniz. Eğer diş ağrısı bu seviyeye geldiyse, artık bakterilerin dişin pulpası adı verilen damar ve sinirleri içeren yere geldiği anlaşılır. Eğer dişleriniz özellikle tatlı bir şeyler yediğinizde kamaşıyorsa ve bu ağrı kısa sürede ortadan kayboluyorsa dişinizde çürük var demektir. Mutlaka diş hekimine giderek dişlerinizdeki çürüklerden kurtulmalısınız. Bu sayede çürükle birlikte gelen diş ağrıları da ortadan kalkacaktır.
20’lik Diş Ağrısı
20’lik diş ağrısı genellikle ortaya 17 ile 20 yaşları arasında çıkar. Özellikle üst çene, kulak ve şakaklar 20’lik dişler nedeniyle şiddetli bir şekilde ağrıyabilir. 20’lik diş ağrısı yaşayan kişilerde ortaya çıkan belirtiler şu şekilde sıralanabilir:
Lenf bezlerinde şişlik,
Ağız içinde kızarıklık ve şişlik oluşması,
Çeneyi kapatırken o bölgede baskı hissi,
Yutkunma sırasında zorlanma,
Baş ağrısı,
Ağız kokusu,
Sıcak ve soğuk besinlere karşı hassasiyet 20’lik dişler nedeniyle ortaya çıkabilen belirtilerdir.
20’lik Diş Ağrısı Tedavisi Nasıl Yapılır?
20’lik diş ağrısı tedavisi yapılması için hastanın vakit kayıp etmeden uzman bir hekime başvurması gerekir. Kontrolleri yapacak olan hekim, sağlık problemlerinin tespitini yapar. Özellikle apse olması halinde önemli sağlık problemleri meydana gelebilir. Üst çenede yer alan apselerin mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Hekim hastanın durumunu göz önünde bulundurarak anti biyotik ya da ağrı kesicileri reçete edebilir. Önce dişte varsa yer alan enfeksiyonun giderilmesi ve ardından 20’lik dişin çekilerek tedavinin tamamlanması gerekir. Diş çekildikten sonra bir gün hafif ağrı hissetmek mümkündür. 1 günden sonra dişlerinzide ağrı hissetmezsiniz.
Diş Ağrısına Soğuk Kompres Tedavisi
Diş ağrısı için soğuk kompres yapmak ağrının azalmasına yardımcı olarak sizi rahatlatır. Diş ağrısı yaşayan kişilerin aynı zamanda şişkinliklerinin de olması halinde mutlaka soğuk kompres yapması önerilir. 20 dakikada bir soğuk kompres yapılmalı, sonraki 20 dakikada ara verilmelidir. Soğuk kompres iltihap olan bölgeye iyi gelir. İltihaplı yer soğuk kompres etkisiyle rahatlar, bölgedeki sızlama ve ağrılar sona erir. Soğuk kompres yapmak kalıcı bir tedavi olmayacaktır. Yalnızca anlık bir rahatlama sağlar. Özellikle ağrı yüzünden uyuyamıyorsanız, soğuk kompres uyumanıza yardımcı olacaktır. Diş çürüğü, 20’lik diş ya da buna benzer diğer diş problemleriniz varsa bu problemlerin kökünden çözülmesi için diş hekimini ziyaret etmeniz şarttır.
Karanfil Yağıyla Diş Ağrısı Tedavisi
Karanfil yağı diş ağrısına karşı sıkça kullanılan yöntemlerden bir tanesidir. Bu yağ da ağrının geçici olarak azalmasını sağlar. Ev yapımı karanfil yağı karışımı sayesinde diş ağrınızdan kurtulabilirsiniz. Karışımı hazırlamak için bir parça pamuk alın ve üzerine karanfil yağı damlatın. Dilerseniz pamuğu komple yağın içine batırıp bir iki saniye bekleyebilirsiniz. Dişinizin ağrıdığı yere pamuğu sürün ve biraz bekletin. Bu yöntemin ağrılara karşı etkili olmasının nedeni karanfil yağı içinde yer alan öjenoldür. Öjenol doğal bir anestezik içeriktir. Diş ağrıyan yerde uyuşma olacağından ağrıyı hissetmezsiniz. Unutmayın ki karanfil yağı tek başına diş problemlerinizin çözülmesini sağlamayacaktır. Mutlaka uzman hekime giderek diş problemlerinizi çözmeniz gerekir.
Tuzlu Su Durulamalarıyla Diş Ağrısı Tedavisi
Tuzlu su durulaması diş ağrısına karşı bilinen en etkili ve en basit yöntemdir. Diş ağrınız varsa ve özellikle diş etlerinizde şişlik varsa tuzlu su gargarısı sizin için mükemmel çözümdür. Bir bardak ılık suyun içinde bir iki kaşık tuzu ekleyin. Karışımı güzelce karıştırıp, suyun içinde tuzu olabildiğince çözdürün. Karışımı ağzınıza alın ve gargara yapmaya başlayın. Kesinlikle suyu yutmayın. Karışımı tükürün. Diş ağrınız olduğu zaman ılık su gargarası yapmanın üzerinizde rahatlatıcı etkisi olacaktır. Diş etindeki dokuda şişlik azalır. Diş ağrısı da azalmakla birlikte mutlaka hekime gidilmesi gerekir.
Dental implant yaptıran kişiler için olumlu sayılabilecek pek çok durum bulunmaktadır. Öncelikle bu olumlu durumların başında diğer yöntemlere nazaran dental implant seçeneğinin daha kesin çözüm ve daha güvenilir olduğunu söylemek mümkündür. Dental implant da birlikte diğer dişlerin zarar görmesi durumu da söz konusu değildir. Zira dental implant diğer dişlerden destek alma ihtiyacı duymadığı için diğer dişler üzerinde zararlı bir etkisi yoktur. Dentalimplant yaptırmanın diğer avantajları ise aşağıdakiler gibi sıralanabilir:
Dental implant doğal diş görünümüne sahiptir. Dolayısıyla bu uygulamayı tercih eden kişilerin ağız yapılarında da herhangi bir şekilde bozukluk gözlenmez. Kanal ya da köprü gibi tedavi yöntemlerinde diş yapısında ve ağız yapısında görsel anlamda yaşanan bozukluk dental implant yöntemi için geçerli olmamaktadır.
Dental implant uygulayan kişiler bu uygulamanın akabinde çiğneme eylemi doğal bir diş ile gerçekleşiyor gibi olduğu için bu uygulamayla birlikte kişilerin dilediklerini yemesi mümkündür. Dolgu gibi yöntemlerde daha sert ve katı gıdalar tüketmek bazı problemlere yol açsa da dental implant bu hususta kullanıcılarına büyük bir konfor sunar.
Kişilerin doğal ve güzel bir gülüşe sahip olması dental implant uygulaması ile mümkündür. Böylece kişiler sosyal hayatlarında da daha aktif ve özgüvenli olabilir.
Bu işlemin uygulanmasının ardından ağız ve diş hijyeninin sağlanması için uygulanacak işlemler daha kolay ve pratik bir şekilde gerçekleşebilir. Zira bu dental implantlar doğal dişler gibi ağzın içine uyum sağlayacağı ve doğal dişlerden farklı olmayacağı için doğal dişlerinizin hijyenini sağlarken başvurduğunuz yöntemler dental implant için de geçerlidir.
Gündelik hayatınızda sizin için kısıtlayıcı bir unsur olmaz. Dolayısıyla gülmek ve konuşmak gibi eylemlerimizi oldukça rahat bir şekilde gerçekleştirebilirsiniz.
Dental İmplant Hangi Durumlarda Yapılır?
Dental implantın gerekli olduğu durumlar diş hekiminin kontrolü akabinde hastaya bildirilmektedir. Eğer dental implant içim Şartlar elverişli ise, yani hasta dentalimplant yöntemine uyum sağlayabilecek çene yapısı gibi unsurlara sahipse bu işleme başvurmak mümkün olabilir. Kişinin bu yöntemi uyum sağlayıp sağlayamayacağı öğrenmek için öncelikle röntgen çekilir. Akabinde diğer detaylar diş hekimi tarafından hastaya bildirilir. Örneğin hastanın tek bir diş kaybı bulunuyorsa diğer dişlerin diğer tedavi yöntemleri ile zarar görmemesi için implant uygulaması yapılabilmektedir.
Büyük ve Azı Dişlerin Olmaması
Kişinin büyük ve azı dişleri yoksa bu durumda implant yöntemine başvurulabilir. Bu yöntemle birlikte kişinin ağzının arka kısımlarında imkansız yöntemi kullanılarak sabit bir köprü oluşturulabilir. Bu hususta uygulanacak olan implant sayısı ise duruma göre değişiklik göstermektedir. Böyle bir durumla karşı karşıya kalınması halinde protez uygulanması da mümkündür. Fakat protez yönteminin implant yöntemine nazaran daha zorlu bir kullanımı olması ele alındığında implant yöntemi daha mantıklı ve pratik olabilir.
Alt Çenede Dişlerin Olmaması
Eğer alt çenedeki bütün dişlerde eksiklik varsa bunun gibi durumlarda uygulanan implant yöntemi diğer yöntemlerle kıyaslandığında en başarılı sonuç alınan yöntemlerden biridir. Bu yöntemle birlikte alt çenenin ön kısmına iki ya da ikiden daha fazla implant yerleştirilir. Böylece kişi oldukça doğal görünen dişlere sahip olur. Bu yöntemin ardından kişi işlerle gerçekleştirebileceği bütün faaliyetleri en işlevli şekilde yerine getir bildiği gibi kişinin görünümü de daha doğal bir içim kazanır. Böyle bir durumla karşı karşıya kalındığında dental implant yöntemini tercih etmek sizin için en mantıklı tercihlerden biri olabilir. Bu konu hakkında bir hekiminizle görüşerek duruma dair daha detaylı bir bilgilendirme ve analiz alabilirsiniz.
Üst Çenede Diş Olmaması
Üst çenedeki dişlerin eksikliği halinde bu yönteme başvurulabilir. Eğer kişide kemik erimesi rahatsızlığı bulunuyorsa bu durumda kişinin çene kemiğinde de bir hacim eksikliği söz konusu olur. Bu hacim eksikliğinin en büyük dezavantajlarından biri ise bu bölgeye uygulanan protezlerin işlevini kaybetmesi durumudur. Fakat bu tarz bir durum söz konusu olduğunda üst çeneye ya da alt çeneye en az 2 adet implant uygulanır ve bu implantların üstüne protez dişler sabitlenir. Böylece hasta hem çiğneme hem de iletişim kurma işlevinden mahrum kalmaz.
Dişsiz Boşlukların Uzun Olması
Eğer dişsiz olan bölgeler uzun bir alanı kapsıyor ise bu uygulama tercih edilebilir. Dişin bulunmadığı bölgenin uzun olması durumunda kişiye sabit köprü uygulaması yapılsa bile bu dişsiz bölgenin uzunluğundan kaynaklı olarak bu sabit köprü uygulaması tam bir çözüm sağlamakla birlikte bazı sorunlara neden olabilir. Bu tarz dişsiz uzun boşluklarla karşılaşıldığında o bölgeye uygulanan dental implant ile birlikte daha kesin bir sonuç almak mümkün olabilir. Uygulanacak dentalimplantın sayısı ise bu boşluğun uzunluğuna göre değişiklik göstermektedir. Fakat bu yöntemle birlikte kişiler için daha kullanışlı ve daha konforlu bir sonuç sağlanabilir
Bruksizm ve botoks toplumda sık görülen diş gıcırdatma ve diş sıkma problemlerini ortadan kaldırma amacıyla yapılır. Hastalar özellikle sabah yeni uyandıkları zaman yüz ve baş bölgesinde ağrı hissederler. Çenenin her iyi yanında bu ağrı kuvvetlidir. Diş sıkma problemi genellikle gece uykuda meydaa gelse de, bu problem varlığını gün boyunca hastaya hissettirir ve hayat kalitesinin düşmesine neden olur. Özellikle endişe, stres, kaygı bozuklukları gibi problemler yaşayan kişilerin daha çok bu problemle savaş verdiği bilinmektedir. Uzun süreli hastalık nedeniyle masseter kas olarak bilinen kaslarda artış olur. Kas grubundaki kütle ve hacim artışı kişilerin daha sert bir yüz şekline sahip olmasına neden olur. Bruksizm olarak bilinen bu durumun tedavi edilmesi mümkündür. Ancak mutlaka uzman tavsiyesi almak gerekir. Bruksizm ve botoks uygulamalarına başlamadan önce mutlaka hastalığın nedeninin ne olduğunu anlamak gerekir.
Bruksizm Nedenleri Nelerdir?
Bruksizm nedenleri hem fiziksel hem de psikolojik olabilir. İlaç kullanımı, uyku bozukluğu durumlarında ortaya bruksizm çıkabilir. Nörojenik ve psikojenik etmenler göz önüne alındığı zaman tedavi yapmak zor olabilir. Hasta davranışçı ve tıbbi davranışlar reddedebilir. Hastalığın durumuna ve hastalığın nedenine göre farklı tedavi yöntemleri uygulanabilir. Kas gevşetici ilaçlar, anti depresanlar, oral splintler ya da botoks uygulamalarından faydalanılabilir. Masseter ve temporalis kaslarının toksin enjeksiyonlarının yapılması kasların gevşemesine neden olacağından ortada diş sıkma ya da diş gıcırdatma gibi bir problem kalmaz.
Diş sıkma probleminde nedenlerin geniş bir kapsamı olabilir. Uzman hekimlerin bu geniş kapsamı birlikte değerlendirmeye alması gerekir. Ortognatik, ortopedik, nörolojik, psikolojik nedenlerin tümü incelenmelidir. Bruksizm için tedavi yapılırken tedavi planının kişiye özel olması gerektiği unutulmamalıdır. Hekimle birlikte hasta tedavi sürecini planlayabilir.
Bruksizm Tedavisi Nasıl Yapılır?
Bruksizm tedavisi yaparken burada temel amaç kişideki eksikliklerin geri yerine konmasıdır. Tedaviden tam ve kesin bir sonuç elde etmek oldukça önemlidir. Bu nedenle öncelikli olarak protez, kanal tedavisi, dolgu tedavisi varsa tamamlanması gerekir. Kişinin ağız hijyenine çok dikkat etmesi gerekir. Ağız kapanış bozukluklarında tedavinin ilk aşaması bu hijyenin sağlanmasıdır. Diş sıkarken dişlerin zarar görmemesi için diş sıkma plağı olarak bilinen splint uygulamasının yapılması gerekebilir. Özellikle diş sıkma durumunun uzun zamandan beri geçerli olması halinde, splint uygulamaları tek başına problemin giderilmesi için yeterli olmayacaktır. Uzun dönemli diş sıkma problemine bağlı olarak yüzde asimetri meydana gelebilir. Asimetri olduğu zaman botoks uygulaması yapılır ve bu sorun ortadan kalkar.
Bruksizm Tedavisinde Botoks Uygulaması Nasıl Yapılır?
Bruksizm tedavisinde botoks özellikle meydana gelen asimetrilerin düzeltilmesi konusunda etkilidir. Botoks uygulaması yapıldığı zaman aşırı diş sıkmaya bağlı olarak kaslarda ortaya çıkan aşırı aktivitenin sınırlandırılması amaçlanır. Tek taraflı çiğneme olduğu zaman asimetriye neden olan kas grubunun normal seviyeye döndürülmesi sağlanır. Botoks uygulaması sırasında hastalar acı hissetmez. Tedavi kısa sürer. Mutlaka uzman bir hekimden yardım almak gerekir. Botoks uygulaması sonrasında günlük hayatınıza etki eden herhangi bir yan etki olmaz. Botoks uygulamasının olumlu etkilerini en fazla 10 gün gibi kısa bir sürede fark etmeye başlayabilirsiniz. Botoks tedavisi her 6 ayda bir yenilenir. Seansların tekrarlanmasıyla birlikte botoks uygulamasından kalıcı sonuçlar elde etmek mümkün olur.
Bruksizm Tedavisinde Kullanılan Diğer Yöntemler Nelerdir?
Bruksizm tedavisinde kullanılan yöntemler hastada probleme neyin yol açtığına göre yapılır. Hekim hastaya sorular sorarak ve onu muayene ederek hangi tedavi yolunun izlenmesi gerektiğini bulacaktır. Uyurken aaparey takma bilinen en yaygın yöntemler arasında yer alır. Gece plakları üst dişlerinizin üzerine takılır ve alt dişlerin aşınmasına engel olur. Her ne kadar bruksizm tedavisinin bir parçası olsa da, gece plakları hastalığın iyileşmesine neden olmaz. Eğer dişlerde kapanış bozuklukları varsa, bu bozuklukların düzelmesi, bruksizm tedavisinin bir parçası olur. Dişlerin birbirine tam oturmadığı anormal kapanışların düzeltilmesi için ortodontiden faydalanmak gerekir.
Bruksizm hastalığında stres önemli bir faktör olduğundan rahatlamanın yollarını bulmak önemlidir. Yürüyüş yapmak, kitap okumak, banyo yapmak, müzik dinlemek gibi stresin azalmasını sağlayan faaliyetlerde bulunun. Eğer çok fazla stresliyseniz stresinizle baş etmek için yöntemler bulun. Dilerseniz yüzün yan tarafına ılık ıslak havlu koyun. Bu sayede dişleri sıkmaktan meydana gelen kas ağrılarından da kurtulabilirsiniz.
Bruksizm Yaşadığımı Nasıl Anlarım?
Bruksizm hastalığı yaşadığını anlamak zor değildir. Belirtilere bakma yeterli olur. Eğer sabah vaktinde kendinizi çenenizi ağrırken bulursanız bruksizm yaşıyor olabilirsiniz. Çene ağrısına genellikle baş ağrısı da eşlik eder. Dişlerin ağrıması ve dişlerin sallanması bu hastalıkla beraber sık görülür. Dişler ileri vakalarda bazı noktalardan aşınmış bile olabilir. Bu durumda Botoks ve diğer tedavi faaliyetlerinden yararlanmak gerekir.